(n, phrase) แผนประกอบคำรับสารภาพ เช่น One year a planned re-enactment was canceled because a student died in a car crash a few days before the event was to happen.
[おたうえまつり, otauematsuri] (n) (1) shrine ritual held with the first two months of the year to forecast (or pray for) a successful harvest; (2) seasonal planting of rice on a field affiliated with a shrine [Add to Longdo]
Result from Foreign Dictionaries (22 entries found)
From WordNet (r) 3.0 (2006) [wn]:
plan
n 1: a series of steps to be carried out or goals to be
accomplished; "they drew up a six-step plan"; "they
discussed plans for a new bond issue" [syn: {plan},
{program}, {programme}]
2: an arrangement scheme; "the awkward design of the keyboard
made operation difficult"; "it was an excellent design for
living"; "a plan for seating guests" [syn: {design}, {plan}]
3: scale drawing of a structure; "the plans for City Hall were
on file" [syn: {plan}, {architectural plan}]
v 1: have the will and intention to carry out some action; "He
plans to be in graduate school next year"; "The rebels had
planned turmoil and confusion" [syn: {plan}, {be after}]
2: make plans for something; "He is planning a trip with his
family"
3: make or work out a plan for; devise; "They contrived to
murder their boss"; "design a new sales strategy"; "plan an
attack" [syn: {plan}, {project}, {contrive}, {design}]
4: make a design of; plan out in systematic, often graphic form;
"design a better mousetrap"; "plan the new wing of the
museum" [syn: {design}, {plan}]
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
carte
1. yemek listesi, menü
2. (iskoç) oyun kâğıdı
3. (eski.) harita, plan
4. eskrimde bir hamle veya savunma durumu. carte blanche kayıtsız şartsız yetki. carte de visite kartvizit.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
blueprint
1. mavi kopya
2. proje, plan
3. mavi kopya çekmek
4. tasarlamak.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
cadre
1. (ask.) kadro, yeni yetişen subayları eğitecek subaylar heyeti
2. çerçeve, plan.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
chart
1. (den) portolon, deniz haritası
2. plan, grafik
3. çizelge
4. plan yapmak, plan çıkarmak
5. harita yapmak. chartless haritasız.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
collapse
1. çökmek, göçmek, yıkılmak
2. katlanıp bukülmek, açılır kapanır olmak (iskemle, masa)
3. birsonuca bağlamadan dağılmak (proje, plan)
4. cesaretini kaybetmek
5. (balon) sönmek
6. (tıb.) çökmek
7. ciğerlere hava gitmemek
8. çökertmek, ylkmak
9. göçme, çökme, yıkılma. collapsible portatif, açılır kapanır.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
counsel
1. danışma, müşavere, istişare
2. dava vekili
3. tedbir, ihtiyat, basiret
4. öğüt, nasihat
5. düşünce, gaye, maksat, plan
6. nasihat vermek, öğüt vermek, akıl öğretmek. keep one' own counsel fikirlerini kendine saklamak.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
design
1. plan, taslak, proje
2. gaye, amaç, maksat, hedef
3. fikir
4. entrika, desise
5. (güz) (san) resim taslağı, kompozisyon, model, motif. have de(sig.)ns on someone veya something birisinde veya bir şeyde gözü olmak.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
diagram
1. diyagram
2. çizge
3. plan, şema, resim, şekil
4. diyagram çizmek. diagrammatic diyagrama ait, diyagram halinde, ayrıntıları olmayan.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
drawing
1. çizim, karakalem resim, resim taslağı
2. kroki, plan
3. çizme sanatı
4. piyango, çekiliş. drawing account açık hesap. drawing board resim tahtası. draw (ing) book resim defteri. drawing card ilgi çekici kimse veya program. drawing compasses resim pergeli. drawing room misafir odası, salon drawing knife, draw shave iki saplı bıçak.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
game
1. oyun, eğlence
2. (spor)
3. oyun partisi, parti
4. plan, tertip
5. av, şikâr
6. av eti game bird av kuşu game fish yakala nınca direnen balık game laws av hu kuku game theory (oyun, savaş, tica rette) matematik hesap ile en isabetli hareket tarzını tespit etme game of chance kumar be off one, game oynaya cak halde olmamak make game of alay etmek, eğlenmek play the game usule göre oynamak, iyi sporcu olmak The game is up Plan suya düştü
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
implement
1. tamamlamak, ikmal etmek
2. yerine getir mek (taahhüt, plan)
3. infaz etmek, yürütmek
4. alet, araç.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
layout
1. plan, tertip
2. takım
3. (matb.) mizanpaj
4. (argo.) ziyafet.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
line
1. çizgi, yol, hat
2. ip, sicim
3. iplik
4. (çoğ.) dizgin
5. ölçme ipi
6. olta ipi
7. satır, mısra
8. hudut hattı
9. seri, dizi
10. ekvator çizgisi
11. enlem veya boylam dairesi, (mat.) eni ve kalınlığı olmayan çizgi, geometrik çizgi
12. plan, desen, şekil
13. sıra
14. kısa mektup, pusula, not
15. hareket tarzı
16. fikir silsilesi
17. hiza
18. belirli bir cins veya marka mal
19. (tiyatro) rol, kısım
20. vapur şirketi
21. tarik, yol, hat
22. (ask.) savunma hattı, saf, sıra
23. (den.) saf halinde yanyana giden gemi kafilesinin meydana getirdigi hat
24. silsile, sıra
25. nesep, soy
26. saha, çığır
27. meslek, hizmet, meşguliyet
28. bir pusun on ikide birini teşkil eden ölçü çizgisi
29. (argo.) kandırıcı sözler, ikna edici sözler. line engraving çizgilerle hakkedilmiş resim kalıbı
30. tire klişesi. lineofbattle ship eskiden savaş hattı gemisi. line of vision görüş hattı. line squall bora, fırtna. line up sıraya girmek
31. tarafını tutmak
32. sıralamak
33. kıyas etmek, karşılaştırmak. all along the line sıra boyunca bring into line sıraya getirmek. branch line şube hattı, kol: asıl işe ek olarak yapılan ikinci derecede iş. draw the line bir şeyi reddetmek, yapmamak. drawn up in line saf tutmuş. have a line on hakkında bilgi almak, bilgisi olmak. hold the line değişikliğe karşı olmak
34. telefonu kapatmamak. in line for kazanma ihtimali olan. in line with uygun
35. bir hizada. in my line kabiliyet veya faaliyet alanımda. main line ana hat, anayol
36. başlıca iş. on a line aynı hizada, bir sırada. on the line peşin (ödeme) out of line aynı fikirde olmayan
37. itaatsiz
38. uyuşmamış. read between the lines yazılı olanından fazlasını okumak, bir yazıdaki kapalı anlamı keşfetmek. the color line beyaz insanların diğer ırklarla aralarında gözettikleri fark. the line ekvator
39. ordu veya donanma. toe the line bir kanun veya kurala itaat etmek veya ettirmek. What' your line? Ne işle uğraşıyorsunuz?
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
map
1. (-ped, - ping) harita, plan
2. ( argo) surat
3. haritasını yapmak
4. ayrıntılarıyle planlamak. off the map ortadan kaybolmuş. put on the map (k. dili) (bir yerin) ismini duyurmak.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
model
1. örnek, model, numune
2. kalıp, şekil
3. resim, plan
4. örnek tutulacak kimse
5. manken
6. numune veya model olan
7. örnek tutulmaya lâyık.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
plat
1. (-ted, -ting) (eski) küçük toprak parçası arsa
2. plan, çap
3. (eski) şehir planı çizmek .
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
platform
1. platform, yüksekçe yer, kürsü
2. peron
3. tramvay sahanlığı
4. bir siyasi partinin resmen kabul ettiği prensipler, parti programı
5. plan, tasarı. platform car açık yük vagonu.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
project
1. plan, proje, tasarı.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
recipe
1. yemek tarifi
2. reçete, tertip
3. çare, çözüm, plan.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
rede
1. (eski), (leh.) öğüt vermek, nasihat etmek
2. izah etmek, anlatmak
3. öğüt, nasihat
4. plan, tertip
5. masal, hikaye
6. tefsir.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
apercu
1. bakış, nazar
2. özet, hulâsa, plan.
แสดงได้ทั้งความหมายของคำเดี่ยว และคำผสม ได้อย่างถูกต้อง
เช่น Secretary of State=รัฐมนตรีต่างประเทศของสหรัฐฯ (ในภาพตัวอย่าง),
High school=โรงเรียนมัธยมปลาย