From WordNet (r) 3.0 (2006) [wn]:
emir
n 1: an independent ruler or chieftain (especially in Africa or
Arabia) [syn: {emir}, {amir}, {emeer}, {ameer}]
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
behest
1. emir, buyruk, irade.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
charge
1. yük, hamule
2. bir atışta kullanılan patlayıcı madde miktarı
3. görev, vazife
4. idare, nezaret, bakım
5. emanet
6. mesuliyet
7. itham, yükümleme
8. masraf, fiyat
9. ücret
10. vergi, rüsum, harç
11. (emir), hücum, hamle, saldırı
12. borç
13. (elek.) şarj. charge account mağazada açık hesap. charge plate veresiye alışverişte gösterilen kağıt. in charge nezaret altında
14. amir, buyuran kimse. in charse of ile yükümlü
15. yönetici vasfında. take charge of mesuliyetini üzerine almak.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
command
1. emir, kumanda, komut
2. bir subayın kumanda ettiği askerler
3. yetki, hakimiyet
4. emretmek, hâkim olmak, kumanda etmek, idare etmek
5. amir olmak, bakmak. a good command of (a Ianguage) (bir dili) rahat konuşabilme. at command emir üzerinde. at one' command emrinde. by command of emri ile in command amir, sözü geçen.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
decision
1. karar, hüküm
2. ilâm, emir, irade
3. sebat tereddütsüzlük. come to veya make a decision karar vermek, karar almak.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
dictate
1. emir
2. prensip. dictates of conscience vicdanın emri.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
dictate
1. dikte etmek, yazdırmak
2. emretmek
3. zorla kabul ettirmek. dictation dikte
4. emir.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
direction
1. yön, meyil, cihet, istikamet, taraf
2. idare, nezaret
3. emir, talimat, tembih
4. (müz.) belirli bir notanın nasıl çalınacağını belirten işaret. direction finder (radyo) yön bulucu alet, yön alıcı cihaz. directional istikamete ait. directional antenna yönelici anten.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
edict
1. emir, ferman, bildiri, tebliğ.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
fiat
1. emir
2. karar. fiat money (A.B.D) yalnız (huk.)ümet kararına dayanarak tedavüle çıkarılan kâğıt para. Fiat lux! (Lat.) Nur olsun !
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
injunction
1. emir, uyarma, öğüt
2. emir verme, yasak etme
3. (huk.) taraflardan birine belirli bir davranışta bulunmamasını emreden karar.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
instruction
1. öğretme, öğrenim, eğitim, talim
2. bilgi verme. instructions direktif, emir, talimat.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
khan
1. .han, emir, kaan: Tatar ve Moğol veya Türk kabileleri reisinin eski ünvanı. khanate hanlık.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
mandate
1. manda
2. vekalet
3. emir, ferman
4. emirname.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
order
1. düzen, nizam, sıra: dizi
2. usul, yol, kural
3. emir, yönerme, buyrultu
4. ısmarlama, sipariş
5. havale
6. tarikat, mezhep fırkası
7. şeref rütbesi
8. cins, çeşit
9. mimari tarz
10. (biyol.) takım, silsile. order of business gündem. order of knighthood şövalye örgütü
11. şeref rütbesi. order of the day gündem, günlük emir. in applepie order çok düzenli bir şekilde, her şey yerinde. at one' orders emre hazır. by order emre göre, emir gereğince. call to order usule göre açmak (toplantı) Doric order (mim.) Dorik tarzı. holy orders papazlar sınıfı
12. papazlık rütbeleri. in alphabetical order alfabe sırası ile. in order düzenli
13. sıra ile
14. yolunda, usule göre. in order that he may see görsün diye. in order to see görmek için. in short order çabuk. keep order disiplini korumak. monastic order manastır tarikatı. money order para havalesi. on the order of kabilinde, tarzında. out of order bozuk
15. düzensiz
16. usule aykırı
17. uygunsuz. rush order acele sipariş. sealed orders (ask.) vakti gelince açılıp okunacak mühürlü emirname. standing orders geçerliği devam eden emirler. take an order birinden emir almak
18. birinden sipariş almak. till fur ther orders başka emir gelinceye kadar. to order siparişe göre, ısmarlama. working order çalışma düzeni. in good working order iyi işler durumda.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
ordinance
1. düzen, kural
2. emir
3. kanun: alın yazısı, vazgı.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
prince
1. prens
2. kral, hükümdar, emir
3. soylu kimse
4. bir meslekte başta gelen kimse. Prince Albert redingot. prince consort hükümdar kraliçenin kocası olan prens. Prince of Darkness şeytan, iblis. Prince of Peace Hazreti İsa. Prince of Wales İngiltere veliahtı, Gal prensi. prince regent vekil prens. princedom prenslik. princelet, princeling küçük prens, genç prens.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
precept
1. emir, hüküm
2. ahlâki kural
3. yönerge, talimat
4. (huk.) mahkeme emri. precep'tive nasihat kabilinden, ihtar yollu.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
prescript
1. kanun, emir, yönerge, hüküm.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
prescription
1. emir, talimat
2. (tıb.) reçete
3. (huk.) zaman aşımına dayanan hak
4. devam eden âdet.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
pleasure
1. zevk, sefa, haz, lezzet sevinç, keyif, memnuniyet
2. emir, irade
3. (eski) zevk vermek
4. zevk almak. at pleasure isteğe göre. do (one) the pleasure of lütfunda bulunmak. It is a pleasure Benim için bir zevktir. take pleasure in -(den.) zevk almak. What is your pleasure? Ne arzu edersiniz?
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
rescript
1. emir, tebliğ.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
statute
1. kanun, yasa, nizam, kural, kaide
2. emir, hüküm
3. kaideye göre
4. kurallı. statute law yazılı kanun. statute mile mil statute of limitations zaman aşımı süresini tayin eden kanun.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
sway
1. sallamak
2. eğmek, meylettirmek
3. etkilemek, tesir etmek
4. idare etmek, istediği tarafa yöneltmek
5. (den.) bedenin ağırlığını vererek hisa etmek
6. eğilmek, meyletmek
7. taraftar olmak
8. dönüp gitmek
9. iki yana veya ileri geri sallanmak
10. hakim olmak, hükmetmek
11. hüküm, idare, emir
12. dalgalanma, sallanma
13. etki, tesir
14. ağırlık. sway-backed çökük sırtlı (at)
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
word
1. söz
2. sözcük, kelime
3. lafız
4. lakırdı, laf
5. vaad, söz
6. haber, malumat
7. parola
8. emir, işaret, kumanda
9. (gen.) (çoğ.) konuşma
10. (çoğ.) ağız kavgası, münakaşa
11. kelam
12. sözle ifade etmek, söylemek, ifade etmek. word blindness okuma yitimi, aleksi. word for word kelimesi kelimesine. word game kelime oyunu. word of honor namus sözü. word order sözdizimi. word painter belagatli yazar. word picture iyi açıklanmış tanım. word play kelime oyunu, cinas. word square soldan sağa ve yukarıdan aşağıya aynı kelimeler okunabilen kare. Words fail me. Sözle tarif edemem. Söyleyecek söz bulamıyorum. words of one syllable basit sözler
13. açık sözler. a good word övgü, tavsiye, medih
14. iyi haber. a household word günlük kelime. be as good as one' word sözünü tutmamak. by word of mouth ağızdan, sözlü olarak, şifahen. eat one' words sözünü geri almak, tükürdüğünü yalamak. fair words tatlı sözler. have a word with ile konuşmak, ile görüşmek. have the last word sözü geçmek
15. son sözü kendisi söylemek. high words öfkeli sözler. in a word bir kelime ile, uzun lafın kısası. in so many words açıkça, kesin olarak. keep one' wored sözünü tutmak. man of his word sözünün eri. My word! Eyvah! mince words kaçamaklı konuşmak, dolambaçlı konuşmak. of few words suskun. take him at his word sözüne inanmak. take the words out of one' mouth karşısındakinin ağzından sözü kapmak, leb demeden leblebiyi anlamak. the Word Kitabı Mukaddes. upon my word vallahi, billahi. vain words boş laf. wordles kelimesiz
16. sessiz.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
appointment
1. atama, tayin
2. memuriyet, hizmet, görev, iş
3. randevu
4. emir
5. (çoğ.). donatım, teçhizat (gemi, otel v.b.)
|