[baisēmā] (n) EN: boundary of a bot ; sema ; stone boundary markers (at the eight cardinal points around a bot) ; marker stones ; seam stones ; battlements
[anna] (adj-pn) (See こんな,そんな,どんな・1) such (about something or someone distant from both speaker and listener, or about a situation unfamiliar to both speaker and listener); so; that; sort of; (P) [Add to Longdo]
[いいとこどり, iitokodori] (n,vs) focusing on only the good points or strong points; incorporating the benefits (while ignoring the drawbacks); picking the best of both (everything); cherrypicking (e.g. information) [Add to Longdo]
Result from Foreign Dictionaries (43 entries found)
From WordNet (r) 3.0 (2006) [wn]:
bot
n 1: botfly larva; typically develops inside the body of a horse
or sheep or human
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
barb
1. olta çengeli
2. ok ucu
3. kanca
4. kuş tüyünün bir kılı
5. (bot.), (zool.) sakala benzer kısım
6. kısa ve kalın gagalı güvercin
7. rahibelerin kullandığı boynu ve göğsü örten keten örtü
8. (eski.) sakal
9. Mağrip atı
10. ok, mızrak vb, ne uç takmak.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
beard
1. sakal
2. (bot.), (zool.) püskül, püskül sakal
3. sakalını yolmak
4. sakalına yapışmak
5. siddetle karşı koymak
6. sakal yapıştırmak. beard grass (bot.) sıçan kuyruğu. bearded sakallı. beardless sakalsız.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
bicephalous
1. (bot.), (zool.) iki başlı.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
boss
1. (bot.), (zool.) bitki veya hayvanın vücudunda meydana gelen şişkinlik
2. (mim.) fildişi, maden v.b.'nden yapılmış kabartma süs
3. kabartmalarla süslemek.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
clasper
1. (bot.), filiz
2. (zool.) dişiyi tutmak için erkek balık veya böcekte bulunan uzuv.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
colonial
1. koloniye ait, sömürge ile ilgili (kimse)
2. (bot.), (zool.) koloni halinde yaşayan.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
complicate
1. karıştırmak, zorlaştırmak, güçleştirmek
2. karmaşık
3. (bot.), (zool.) uzunlamasına katlanmış (böcek kanadı vb) complicated karmaşık
4. muğlak, çapraşık, anlaşılması güç, çözülmesi güç.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
dormant
1. uykuda olan, uyuşuk, cansız
2. (colloq.) rafa kalkmış
3. keşfedilmemiş. (kabiliyet)
4. (bot.), (zool.) geçici bir süre için uykuya yatmış, hareketsiz. dormancy uyku hali.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
distal
1. (bot.), (anat.) merkez veya mafsaldan uzak.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
acanthus
1. kenger otu, ayı yoncası, (bot.), Acanthus
2. (mim.) sütun başlıklarında kullanılan akantos yaprağı.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
crinite
1. (bot.), (zool.) saçlı, kıllı.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
cross
1. çaprazlamak
2. karşıdan karşıya geçmek
3. geçirmek
4. (bot.), (zool.) türleri ayrı olan hayvan veya çiçekleri çiftleştirip melez çeşitler elde etmek
5. karşı gelmek
6. türleri karışmak
7. haç işareti yapmak
8. üstüne çizgi çizmek. crossed in love aşkta bedbaht olmuş. Cross my heart. Vallahi (I.) Yemin ederim ki... cross oneself istavroz çıkarmak. cross one's arms kollarını kavuşturmak. cross one's fingers iyi şans dilemek. cross one's legs ayak ayak üstüne atmak. cross one's mind hatırına gelmek, aklıhdan geçmek. cross out karalamak, bozmak, silmek (yazı) cross someone's palm bahşiş vermek
9. falcıya para vermek. cross swords with... ile çekişmek, kavga etmek. cross up işini bozmak, atlatmak
10. hıyanet etmek.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
cucullate
1. (bot.), (zool.) külahlı, kukuleteli.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
dimerous
1. (bot.), (zool.) iki kısım dan meydana gelen.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
dimidiate
1. (bot.), (zool.) ikiye bölünmüş.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
dioecious
1. (bot.), (zool.) erkek ve dişi organları ayrı bitki veya hayvanlarda olan, iki evcikli, dioik.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
farinose
1. un veren
2. (bot.), (zool.) una bulanmış gibi beyaz tozla kaplı.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
fertilize
1. gübrelemek, verimini artırmak, kuvvet ve bereketini (çoğ.)altmak
2. (bot.), (biyol.) döllemek, tohumlamak, aşılamak. fertiliza'tion ilkah
3. aşılama
4. verimini artırma, mümbitleştirme, gübreleme. fer'tilizer gübre, kimyevi gübre.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
flabellate , flabelliform
1. (bot.), (zool.) yelpaze şeklinde.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
hydrophilous
1. (bot.), (zool.) sucul, hidrofil.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
hastate
1. mızrak başı şeklinde
2. (bot.), buna benzer üç köşeli (yaprak)
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
hispid
1. (bot.), (zool.) kıllı, dikenli, iğneli.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
lanceolate
1. (bot.), (zool.) mızrak biçiminde, mızraksı, lanseolat.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
limbate
1. (bot.), (zool.) kenarlı, başka renkte kenarı olan.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
lobate,lobated
1. (bot.), (zool.) yuvarlak kısımları olan, loplu
2. kenarları sarkık.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
moniliform
1. (bot.), (zool.) tespih şeklinde, moniliform.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
neutral
1. tarafsız, yansız
2. belirli bir niteliği olmayan
3. tarafsız memlekete ait
4. rengi belli olmayan
5. (kim.) ne asit ne de alkali niteliğinde olan, nötr
6. (elek.) ne müspet ne de menfi, nötr
7. (bot.), (zool.) erkeklik veya dişilik organı olmayan
8. tarafsız kimse veya memleket. neutralism tarafsızlık siyaseti. neu- tral'ity tarafsızlık. neutrally taraf tutmadan.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
pileated
1. (bot.), (zool.) tepeli.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
rimose , rimous
1. yarıklarla dolu
2. (bot.), (zool.) ağaç kabuğu gibi çatlaklı. rimos'ity ağaç kabugu gibi yarık veya çatlaklık.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
repent
1. (bot.), (zool.) yerde yatan
2. (zool.) sürünen, sürüngen.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
rootstock
1. kök, asıl kaynak
2. (bot.), (bak.) rhizome.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
sagittate
1. (bot.), (zool.) ok başı seklinde, temren biçiminde.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
scrobieulate
1. (bot.), (zool.) çukurları olan.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
secund
1. (bot.), (zool.) bir taraflı, tek yanlı.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
social
1. toplumsal içtimai, sosyal
2. toplumda yeri olan, cemiyete ait
3. (bot.), (zool.) kütle halinde büyüyen veya yaşayan
4. sosyetik
5. sohbetli toplantı, sohbet meclisi. Social Democrat sosyal demokrat parti üyesi. social insurance sosyal sigorta. social intercourse sosyal ilişki. social register sosyeteye mensup kimselerin isimleri yazılı liste. social science sosyal bilim. social security sosyal sigorta. social service sosyal hizmet. social work sosyal görev. sociality tatlı huyluluk, hoş sohbetlik
6. girginlik. socially sosyal olarak, toplumsal bakımdan.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
spicate
1. (bot.), (zool.) başaklı, sivri uçlu.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
spinescent
1. (bot.), (zool.) dikenli.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
spinule
1. (bot.), (zool.) dikencik, iğnecik. spinulose dikenli, iğneli.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
spore
1. (bot.), (zool.) spor.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
squarrase
1. (bot.), (zool.) sert pullu, sıkı ve sert.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
venous
1. toplardamara ait
2. kirli kana ait
3. (bot.), (zool.) damarlı.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
auricle
1. (anat.) sayvan, kulak kepçesi
2. kulakçık
3. (bot.), (zool.) kulağa benzeyen şey, kulacık, kulakçık. auricled kulaklı.
แสดงได้ทั้งความหมายของคำเดี่ยว และคำผสม ได้อย่างถูกต้อง
เช่น Secretary of State=รัฐมนตรีต่างประเทศของสหรัฐฯ (ในภาพตัวอย่าง),
High school=โรงเรียนมัธยมปลาย