(phrase) เป็นสำนวน แปลว่า ให้กำลังใจ เช่น He will take the final examination tomorrow. I will keep my fingers crossed for him. พรุ่งนี้เขามีสอบวิชาสุดท้าย ฉันจะเป็นกำลังใจให้เขาค่ะ
(n) roadside, See also:edge of a road, Syn.ข้างถนน, Ant.กลางถนน, Example: ป้าพาหลานทั้งสองไปยืนดูขบวนเชิดสิงโตและแห่มังกรที่ริมถนน ด้วยแววตาที่เปี่ยมด้วยความสุข, Thai Definition: ด้านข้างของถนน
(n) The Education for Development Foundation, See also:EDF, Example: มูลนิธิกองทุนการศึกษาเพื่อการพัฒนาได้มีการจัดการประชุมสรุปผลการทำงานประจำปีขึ้น ที่สวนเพชรรีสอร์ท จังหวัดเพชรบุรี, Thai Definition: องค์กรอาสาสมัครที่ไม่แสวงหาผลกำไร ให้ทุนการศึกษาเพื่อช่วยเหลือเยาวชนที่ต้องการเรียนต่อในชั้นมัธยมศึกษาตอนต้น แต่ครอบครัวไม่สามารถจะสนับสนุนให้เรียนต่อได้ อันเนื่องมาจากความยากจน
[きゅうそう, kyuusou] (adj-t,adv-to) (arch) echoing beautifully (of the sound produced by striking together jewels or metals); beautiful (of a melody, etc.) [Add to Longdo]
Result from Foreign Dictionaries (45 entries found)
From WordNet (r) 3.0 (2006) [wn]:
ED
n 1: impotence resulting from a man's inability to have or
maintain an erection of his penis [syn: {erectile
dysfunction}, {male erecticle dysfunction}, {ED}]
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
can
1. (ed, -ning) konserve kutusu, teneke kutu
2. çöp tenekesi
3. ABD, (argo) hapishane
4. (argo) yüznümara
5. (argo) kaba et
6. konserve yapmak
7. kutulara doldurmak
8. ABD, (argo) kovmak, işine son vermek, (slang) sepetlemek
9. (argo) filime veya teybe almak. Can it (I.) Yeter be (I.)
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
caucus
1. (-ed, -ing, -sed, -sing) . ABD mahalli parti meclisi toplantısı
2. (ing) parti yönetim kurulu
3. parti disiplin kurulu
4. parti kurulu toplantısı yapmak.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
disembowel
1. (ed, led, ing, ling) bağırsaklarını çıkarmak.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
flannel
1. (ed, Ied
2. ing, ling) fanila, pazen
3. (çoğ.) fanila, iç çamaşırı
4. faniladan yapılmış spor pantolon
5. fanila giydirmek, fanila ile oğmak. flanneled fanila kaplı. flannelette' hafif fanila, fanilaya benzer pamuklu kumaş, pazen.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
fuel
1. (. (ed, ing veya led, ling) yakacak, yakıt, mahrukat
2. ateşe yakacak atmak
3. (den.) yakıt yüklemek. fuel cell (mak.), (elek) hidrojen ve oksijen ile çalışıp elektrik akımı veren cihaz fuel cock gazocağı musluğu. fuel gauge (mak.) akaryakıt göstergesi. fuel injector mazot enjektörü. fuel oil mazot, akaryakıt. fuel pump yakıt pompası. fuel tank yakıt deposu. add fuel to the flames yangına körükle gitmek.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
gravel
1. (ed, ing veya led, ling) çakıl
2. (tıb.) kum, kum hastalığı, idrar taşı
3. çakıl doşemek
4. şaşırtmak
5. (k.dili.) kızdırmak. gravelly çahılı.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
handsel
1. (ed, ing veya led, ling) uğur getirmesi için verilen hediye
2. siftah
3. pey
4. ilk taksit
5. siftah ettirmek
6. pey vermek
7. yeni yapılan bir işin veya yeni alınan bir şeyin şerefine ziyafet vermek .
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
hatchel
1. (ed, ing veya led, ling) keten veya kendir tarağı
2. keten taramak .
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
hoist
1. (ed, eski hoist) yukarı kaldırmak, yukarı çıkarmak, yükseltmek
2. bir sancağın yüksekliği
3. ağır yük asansörü. be hoist with veya by one's own petard kendi kazdığı çukura düşmek, kendi kuyusunu kazmak, kendi planının kurbanı olmak.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
label
1. (ed, ing veya led, ling) yafta, etiket
2. nitelendirici isim veya cümlecik
3. etiket yapıştırmak, etiketlemek
4. tasnif etmek, sınıflandırmak
5. (mim.) kapı veya pencereye saçak yapmak.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
imperil
1. (-ed, -ing veya -led, -ling) tehlikeye atmak.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
initial
1. (-ed, - ing veya- led, - ling) baştaki, birinci, evvelki
2. kelimenin ilk harfi
3. kıta başındaki büyük harf
4. kısa imza atmak. Initial Teachlng Alphabet okumayı öğrenmek için İngilizce bir fonetik alfabe. initially başlangıçta, evvela.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
jewel
1. (-ed, -ing veya -led, -ling) kıymetli taş, cevher, mücevher
2. cep saatlerinin içindeki taş
3. değerli şahıs veya şey
4. kıymetli taşlarla süslemek
5. cep saatlerinin mil yuvalarına kıymetli taş yerleştirmek. jeweller kuyumcu
6. mücevherat satıcısı. jewelry, (İng.) jewellery mücevherat
7. kuyumculuk.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
kidnap
1. . (-ed, - ing veya -ped, - ping) birini zorla veya hile ile kaçırıp götürmek, fidye almak için insan kaldırmak.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
laurel
1. (ed, ing veya led ling) defne ağacı, (bot.) Laurus nobilis
2. defne dalından çelenk
3. (çoğ.) şeref, şan, şöhret
4. defne dalı ile süslemek. bay laurel defne ağacı. cherry laurel taflan ağacı, karayemiş ağacı, (bot.) Prunus laurocerasus mountain laurel kalmi ağacı, (bot.) Kalmia latifolia. Portugal laurel frenk taflanı, (bot.) Cerasus lusitanica. spurge laurel kulapa, (bot.) Daphne laureola. look to one' laurels şöhretini korumaya gayret etmek. rest on one' laurels kazanılan şöhretle kanaat etmek.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
level
1. (-ed, -ing veya -led, -ling) düzlük, düz yer
2. (mim.), taban terazisi
3. tesviye aleti
4. yatay hat, yüzey
5. irtifa sathı
6. seviye, derece
7. düz, düzlem, yatay, ufki
8. bir seviyede, bir hizada, müsavi
9. aynı irtifada
10. (k. dili) ölçülü, dengeli, muvazeneli, muntazam
11. düzeltmek, tesviye etmek, düz etmek, düz yüzey haline getirmek
12. tahrip etmek
13. bir seviyeye kaldırmak veya indirmek
14. nişan almak için doğrultmak (tüfek)
15. aynı seviyeye getirmek
16. yol veya bayırın nispi irtifalarını aletlerle ölçmek
17. (argo.) doğruyu söylemek. level crossing bir yolun demiryolundan aynı seviyede geçmesi. dead level dümdüz yüzey
18. aynılık, müsavi derece. I'll do my level best. Elimden geleni yaparım. on a level with aynı yüzeyde, aynı seviyede, bir yükseklikte. level off (hav.) kalktıktan sonra yatay olarak uçmak. pump level şakul. spirit level tesviye ruhu, tesviye aleti.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
libel
1. (-ed, -ing veya -led, -ling) (huk.) şeref kırıcı neşriyat, kötüleyici yerme
2. yazılı iftira
3. (huk.) arzuhal, istida
4. iftira etmek
5. (huk.) arzuhal vererek davaya başlamak. libel(l)ous if tira kabilinden. libel(l)ously iftira ederek.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
marshal
1. (-ed, -ing veya -led, -ling) (ask.) mareşal müşür
2. teşrifatçı, protokol görevlisi
3. polis müdürü
4. sıraya koymak, tanzim etmek
5. önüne düşüp götürmek. field marshal mareşal, müşür.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
marvel
1. (-ed, -ing veya -led, -ling) harika, mucize
2. hayret uyandıran şey
3. hayret etmek, şaşmak, garip bulmak.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
panel
1. (-ed, -ing veya -led, -ling) aynalık tahta ile süslemek (kapı)
2. iskoç., (huk.) resmen itham etmek. paneling aynalık tahtalan
3. kömür madenini bölmelerle ayırma.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
model
1. (-ed, -ing veya -led, -ling) örneğe göre yapmak
2. model yapmak
3. biçimlendirmek
4. defile yapmak
5. üç boyutlu görünümü vermek.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
pedal
1. (-ed, -ing veya -led, -ling) pedal, ayakla işletilen manivela
2. bisiklet pedalı
3. org veya piyano pedalı
4. ayakla işletmek (bisiklet, makina)
5. ayağa ait, ayak ve benzeriyle ilgili. pedal notes (müz.) sürekli olarak kalın perdede çalınan notalar. pedalpushers (çoğ.) balıkçı pan tolon.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
peril
1. (-ed, -ing. veya -led, -ling) tehlike, tehlikeye maruz kalış
2. tehlikeye atmak at. one' peril mesuliyeti altında.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
pommel
1. (ed., - ng veya -led, -ling) kılıç veya kamçının topuz gibi kalın olan başı
2. eyer kaşı
3. dövmek, yumruklamak.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
quarrel
1. (-ed, -ing veya -led, -ling) kavga etmek, çekişmek, bozuşmak
2. kusur bulmak
3. ağız kavgası etmek.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
ravel
1. (ed, ing veya led, ling) bükülmüş şeyi açmak
2. ipliklerini ayırmak
3. (gen.) out ile halletmek, çözmek
4. kaçmış ilmik, atmış iplik.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
shovel
1. (ed, ing veya led, ling) kürek
2. kürek dolusu
3. kürekle atmak
4. kürekle boşaltıp temizlemek
5. kürekle atar gibi atmak. shovel in food atıştırmak, (k. dili) hapır hupur yemek, silip süpürmek. shovelnosed kürek burunlu (balık) shovelful kürek dolusu.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
signal
1. (-ed, -ing veya -led, -ling) işaret
2. belirten herhangi bir şey
3. işaretle verilen emir
4. parola
5. saik: işaret vermek
6. işaretlerle bildirmek. (sig.)nal box (d.y.) içinde işaret cihazı bulunan kulübe. Signal Corps (ask.) işaret alayı. storm (sig.)nal fırtına çıkacağını bildiren işaret.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
saw
1. (-ed, sawn) bıçkı, testere
2. bıçkı makinası
3. bıçkı ile biçmek, testere ile kesmek
4. bıçkı ile biçer gibi hareketler yapmak. saw pit bıçkı hendeği. circular saw yuvarlak testere. crosscut saw enine kesen bıçkı.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
sow
1. (-ed, -ed veya sown) tohum ekmek, tohum saçmak
2. yaymak, saçmak, neşretmek. sow one' wild oats gençlikte çılgınlıklar yapmak, başında kavak yelleri esmek.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
spiral
1. (-ed, -ing veya -led, -ling) helezoni, helisel, sarmal
2. helis, helezon
3. (tıb.) spiral
4. helezon teşkil etmek. spiral galaxy, spiral nebula sarmal bulutsu. spirally helezoni olarak, helezon ekli alarak.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
trammel
1. (-ed, -ing veya -led, -ling) (gen.) (çoğ.) mânia, engel
2. balık tutmak için ağ
3. ata rahvan yürümesini öğretmek için kullanılan bukağı
4. ocakta tencere askısı
5. (mak.) kollu pergel, elipsograf
6. engel olmak
7. tuzağa düşürmek.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
total
1. (-ed, -ing veya -led, -ling ) bütün, tam tamam
2. top yekun
3. toplam, yekun, tutar
4. top, hepsi
5. toplamak, yekununu bulmak
6. tutmak, etmek
7. (argo) tamamen harap etmek. total abstinence alkolden kaçınma, Yeşilaycılık. total eclipse güneşin tam tutulması. total loss tam zarar. total war top yekun savaş. totality bütünlük, tümlük
8. (astr.) ay veya gün tutulmasının tam olduğu süre. totally tamamen bütün bütün.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
sulfuret
1. (-ed, -ing
2. -ted, -ting) kükürtle karıştırmak, içine kükürt katmak
3. sülfid. sulfuretted hydrogen kükürtlü hidrojen.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
swell
1. (-ed
2. -ed veya swollen) şişmek, kabarmak
3. büyümek, yükselmek, artmak, çoğalmak
4. göğsü kabarmak, iftihar etmek
5. (k. dili) kurulmak, çalım satmak
6. büyütmek, şişirmek, kabartmak, artırmak çoğaltmak
7. (müz.) crescendo ve takiben diminuendo yapmak
8. kabarış
9. dalga, ölü deniz
10. tümsek yer
11. (müz.) crescendo ve takiben diminuendo
12. orgda perdelerin yükselmesini kontrol eden cihaz
13. (argo) züppe
14. (k. dili) şık, modaya uygun
15. (argo) güzel. swell out dışa doğru şişmek. swell pedal orgda boru mahfazasını açıp kapayan pedal. swell up şişmek, kabarmak. swell with pride iftiharla göğsü kabarmak, koltukları kabarmak. the swell of the ground tümsek, tatlı meyil. He has a swelled head Kibirli bir kimsedir. swell ing. şiş, şişlik, şişmiş yer.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
swivel
1. (-ed, -ing veya -led -ling) bir tarafı mil üzerinde dönen çifte halka
2. (den.) fırdöndü
3. mil veya mihver üzerinde döndürmek veya dönmek. swivel block (den.) milli makara. swivel chair vidalı döner iskemle. swivel gun mil üzerinde dönen top.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
tinsel
1. (-ed, -ing veya -led, -ling) gelin teli
2. gösterişli ve cicili bicili sey
3. ipekli veya gümüş telli kumaş
4. gelin teline benzer
5. cicili bicili
6. gelin teli ile süslemek
7. cicili bicili yapmak.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
wainscot
1. (-ed, -ing veya -ted, -ting) tahta kaplama, lambri
2. (İng.) doğramacılıkta kullanılan en iyi cins meşe
3. lambri kaplamak.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
victual
1. (-ed, -ing veya -led, -ling) yiyecek
2. (gen.) (çoğ.) yemek
3. yiyecek tedarik etmek
4. (nad.) yemek yemek. victual(l)er erzak veren kimse
5. lokantacı
6. erzak gemisi.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
travel
1. (-ed, -ing veya -led -ling) yolculuk etmek, seyahat etmek, gezip dolaşmak, yol gitmek
2. geçmek
3. (mak.) hareket etmek, gidip gelmek (mil)
4. (A.B.D.), (k. dili) hızlı gitmek
5. seyahat etme
6. (çoğ.) yolculuk
7. (çoğ.) seyahatname
8. hareket
9. (mak.) muntazam hareket
10. milin hareket mesafesi. travel agency seyahat acentesi. traveling salesman seyahat eden satış elamanı.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
tunnel
1. (-ed, -ing veya -led, -ling) tünel, yeraltı yolu
2. yeraltı maden ocağının yatay yolu
3. tünel açmak
4. yeraltında yol veya geçit açmak. tunnel diode (elek.) transistör gibi amplifikatör. tunnel disease (bak.) bends.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
unravel
1. (-ed, - ing veya -led, -ling) çözmek, açmak, sökmek
2. sökülmek, çözülmek.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
unsew
1. (-ed, - sewn) dikilmiş seyi sökmek, dikişini sökmek.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
worship
1. (-ed, -ing, veya -per, -ping) ibadet, tapınma perestiş
2. aşırı sevgi veya hürmet, tapma, tapınmak, ibadet etmek, perestiş etmek
3. aşırı derecede sevmek veya hürmet etmek, tapmak. your worship zatıaliniz. worshiper ibadet eden kimse, tapan kimse.
แสดงได้ทั้งความหมายของคำเดี่ยว และคำผสม ได้อย่างถูกต้อง
เช่น Secretary of State=รัฐมนตรีต่างประเทศของสหรัฐฯ (ในภาพตัวอย่าง),
High school=โรงเรียนมัธยมปลาย